Mutlaka İzlenmesi Gerekenler: Kefernahum


Kefernahum, Nadine Labaki’nin yönettiği ve ilk kez Cannes film festivalinde gösterime giren 2018 yılı çıkışlı bir filmdir. Film Cannes Film Festivali‘nden Jüri Ödülü ile ayrılmış ve ayrıca Zain al Rafeea , Altın Portakal Uluslararası Film Yarışması En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştır.

2018 yılı çıkışlı en iyi filmi hangisi diye soracak olursanız ben Kefernahum derim. Gerçi ben bir film eleştirmeni değilim ve aynı yıl vizyona giren tüm filmleri izlediğimi de söyleyemem; bu yüzden yukarıda yer alan cümlenin kişisel bir fikir belirtmeden fazlası olmadığını unutmayın. Peki neden böyle düşünüyorum?

Her şeyden önce film, tam olarak benim sevdiğim türde bir film. Dram filmlerini seviyorum ancak bu dramlar daha çok toplumsal hayatın içinden bir parçayı barındırıyor olmalı. Aşk hikayelerine dair dramları ya da psikolojik dramları izlediğimde çoğunlukla hissettiğim şey tatminsizlik hissi oluyor; bu tür eserler ancak kitap okurken tadına varılabilecek nitelikte bana kalırsa. Benim dram filmlerinde aradığım asıl unsur toplumsal eleştiri yapabilecek, görmezden gelinenleri insanların yüzüne çarpabilecek kadar sert olması. Benim sinemaya bakış açım “halk için sanat” kalıbıyla açıklanabilir sanırım.

Kefernahum filminde işlenen konular herkesin bildiği ama görmezden geldiği, görmezden gelindiğinde yok olduğu sanılan konuları işliyor. Yoksulluk, çocuk işçiliği, sokak çocukları, mültecilerin sorunları, bilinçsiz ve kontrolsüz doğum, çocuk gelinler, istismar, çocuk kaçakçılığı, şiddet… Bunları öyle ince bir olay örgüsünde işliyor ki film her dakikası her saniyesi filmin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş. İki saat boyunca gözlerinizi ayırmadan bakakalıyorsunuz o ekrana. Filmin anlattığı hikaye ise dünü bugünü yarını olmayan, zamanı ve mekanı aşan bir hikaye. Zira insan var olduğu müddetçe var olacak sorunlar, tüm bunlar.


Bir de size Zain El Hajj karakterini canlandırandan bahsetmek istiyorum. Aslında filmdeki Zain ile oyuncu Zain’in hayatları pek de farklı değilmiş bu filmden önce. Suriye’deki savaştan kaçıp Lübnan’a sığınan mülteci bir ailenin çocuğu imiş. Hiç okula gitme imkanı olmamış ve filmden sonra hayat biraz da olsa güzel yanını göstermiş Zian’e . Şu an Norveç’te,hani şu çocukların doğal sebeplerle öldüğü ülke var ya, işte orada yaşıyor ve okula da gidiyormuş.

Ailemden Davacıyım, Beni Dünyaya Getirdikleri İçin… 

Zain, yaşadığı bölgedeki yüzlerce sefil aileden birinde ailenin bilmem kaç tane çocuğundan bilmem kaçıncısı olarak dünyaya gelmiştir. Bu çocukların ne yeteri kadar yemeği ne giyeceği, ne uyuyacak yeri, hiçbiri yoktur. Hatta kimilerine kimlik bile çıkartılmamıştır. Öylesine yaşayıp giden sefil bir bölgedeki sefil bir ailenin sefaleti sırtlamış çocuklarıdır aslında bunlar. 

Okula gitmek yerine çalışmak düşmüştür onların kaderine. İşte böyle bir dünyada dünyaya gelen Zain tüm yaşananlara ve tüm yoksulluğa rağmen o kadar boyun eğmez, zeki ve o kadar kızgındır ki bu düzene aynı zamanda… Böylesine bir dünyaya, böylesine çirkin ve sefil bir hayata umarsızca yeni mahkumlar dünyaya getirdikleri, anne baba olmanın getirdiği sorumlulukları yüklenmedikleri, çocuklarının hayatlarını ucuzca harcadıkları, vasıfsızlıkları ve hakedilmemiş bir sıfata sahip oldukları için davacı olur anne babasından; kendisini dünyaya getirdikleri için… 

Elbette film burada birkaç kelimeyle bahsettiğimden çok daha fazlasını barındırıyor. Yonas ve Rahil özellikle Zain’in her şeyden korumaya çalıştığı kız kardeşinin hikayesi ise apayrı bir dram.  Ekranın karşısında filmi izlerken sahip olduklarınızı, değerlerinizi, açgözlülüğünüzü, insanlığın geldiği bu acınası ve çirkin durumu da sorguluyorsunuz bir yandan. Ben öyle yaptım en azından…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Keşfedenler İçin İzlenmesi Gereken 5 BL (BoysLove) Dizi Önerisi

Boyslove (BL) Nedir? Yan Etkileri Nelerdir?

İngilizce Altyazılı Dizi ve Film İzleyebileceğiniz Siteler (2020)