Acı Veren Tüm Anılardan Kurtulmak: Sil Baştan (Jim Carrey & Kate Winslet)



Dün gece havanın buz gibi olmasını fırsat bilerek erkenden yatağıma yerleşip bilgisayarımı da kucağıma aldım. Şu sıralar instagramda çokça denk geldiğim bir film olan Eternal Sunshine of the Spotless Mind ya da çokça bilinen adıyla Sil Baştan filmini izlemeyi istiyordum. Hazır fırsat bulmuşken (aslında şu sıralar çokça boş vaktim var ama aynı zamanda hiçbir şeye de vaktim yokmuş gibi hissediyorum, saçma bir durum) yorganın altında mayışarak bu filmi izleyeyim dedim.

Sil Baştan filmi “En İyi Özgün Senaryo Oscar’ı” ve kazanmış 2005 yılında. Bilim kurgu ve dram türünde olan biraz ilginç bir film. Başrolde de Kate Winslet olunca filme dair beklenti yükseliyor doğal olarak. Bu arada şunu da belirteyim, bu film benim izlediğim ilk Jim Carrey filmiydi.


Film ilk beş belki de on dakikasında acayip sıkıcı bir filmmiş gibi gelmişti. Çok durgun, olay yok, hareket yok hatta konuşma bile yoktu. Clement ve Joel’in sıradan ve sıkıcı karşılaşma ve tanışma sahnelerini izliyorduk. Sonra yavaş yavaş filme ısınmaya, karakterleri sevmeye, özümsemeye başlamışken birden bambaşka bir yere geldik. Meğerse çok büyük bir zaman atlaması yaşamışız! Ama bunu anlamak için mal mal beş dakika hiçbir şey anlamadan ekrana baktım. Çünkü daha filmin çok başındayız, Joey ve Climent yeni tanışmış ve ben ilişkilerini izleyeceğimi düşünürken film pat diye her şeyin bitmiş olduğu bir zaman dilimine atlıyor.

Size kendimle ilgili ufak bir detay vereyim, ben zaman atlamalarından nefret ederim. Bir filmden en hızlı soğumamı sağlayan şeydir şu zaman atlamaları. Ve bu film zaman atlaması falan yapmadı; bildiğiniz zamanı yuttu! Daha yeni tanışan iki insanı hikayesini izlerken birden film bir ayrılık hikayesine dönüştü. O an içimden gelen tek şey filmi kapatmaktı. Ama bu karşı konulmaz isteği zor da olsa bastırdım çünkü bu film ” En İyi Özgün Senaryo  OSCAR’ı” almıştı. Yanı beni durduran tek şey oradaki Oscar ibaresiydi. Demek ki film benim düşündüğüm kadar saçma, sıkıcı ve sinir bozucu olamazdı, değil mi? Ve izlemeye devam ettim. İyi ki kapatmamışım diyorum zira filmin özünü oluşturan kısım da bundan sonra başlıyordu zaten.

Sil Baştan Filminin Konusu 


Ayrılık acısı evrensel ve insani bir acı. Buna iyi gelen tek şeyinse zaman olduğu söylenir. Zamanla her şey daha katlanılır, acılar daha kolay bastırılabilir hale gelir. Kimilerine göre bir alışma süreci geçirir ve sonrasında bu acıya karşı hissizleşirsiniz.

Peki size acı veren tüm anıları tek seferde yok edebileceklerini söyleselerdi ne derdiniz? Tüm anılarınızın zihninizden sanki hiç yaşanmamışcasına yok olup gitmesini ister miydiniz? Film de tam olarak bu konuya eğilmiş. Sona eren bir aşkın hatıralarının yarattığı acıdan kurtulmaya çalışan Joel’in Climent’e dair tüm anılarını sildirmek istemesiyle başlayan ve adım adım bu ikilinin hatıralarına yol aldığımız bir yolculuk. Ayn zamanda Joel’in bir anlık öfkeyle verdiği kararın sonuçlarını da izliyoruz. Filmi şevkle izlemeye başladığınız yer de tam olarak burası oluyor işte.

Film bazı yerlerde beyin yakıyor olsa da, bazı yerler havada kalsa da, filmin açılış sahnesinin tam olarak nereye ait olduğunu anlamasanız da mutlaka izlenmeli.

Oscar Almış Olabilir Ama Bence…


Filmin senaryosu Oscar almış olabilir ancak filmle ilgili en uyuz olunası detay, Joel ve Cliemt ilişkisini parça parça görüyor olmamız. Hani yukarıda zaman atlaması bile yapmamışlar zamanı yutmuşlar demiştim ya işte aynı sebepten siz o büyük ve kaybetmemek için direnilen aşkı hissetmemiş oluyorsunuz. Bir anıyı kaybetmenin hüznünü hissedemiyor bu yüzden izleyici. Her anı, bir yapboz parçası ama biz o yapboz parçalarının bir araya gelip oluşturduğu güzelliği görmediğimiz için kaybolan parçaların eksikliğini çok da umursamıyoruz yani. Zaman atlamalarından nefret ediyorum, tam da bu sebepten.

Filmin eleştirilecek yanları olduğu kadar övülecek yanları da var elbette. Her şeyden önce Joel’in çocukluklarına gittikleri kısımları çok sevdim, ayrıca çok da güldüm. Filmin karamsar bir havası olduğu kadar güldüren yerleri de yok değil.  Ayrıca hafıza silen ekipteki o mini hikaye de filmle bütünleşmişti.

Sil Baştan ‘la  İlgili Son Olarak


Kısa vadede düşününce “acının kaynağını kökünden yok etme” düşüncesi çok cezbedici gelebilir. Hatta bunu intikam alıyormuşcasına bir zevkle de yapabilirsiniz. Ama filmi izlediğinizde bunun o kadar da harika olmadığını farkedeceksiniz. Silinen her anı, sizi biraz daha eksiltecek. Hiç olmamış, hiç yaşanmamış bir şeyi hatırlamanız da mümkün olmadığından asla içinizdeki o eksikliği tamamlayamayacaksınız. Yaşanan her şey acı verici de olsa yaşamak eyleminin bir sonucu çünkü. Ve biz insanların en temel içgüdüsü hayatta kalmak. Acı ise yaşamın en net göstergesi.

Son olarak size bahsetmek istediğim bir şarkı klibi var. Klip, filmin işlediği konunun birebir aynısını işliyor. Şakrıyı mutlaka duymuşsunuzdur bir yerlerde. Ben daha önce klibini izlediğim için film bittikten sonra aklıma geldi, açıp tekrar izledim. Konu birebir aynı yalnızca biraz daha gelişmiş bir teknoloji varmış havası hakim.  Şarkımız Robin Schulz &James Blunt – OK ve klibi de hemen buraya ekledim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Keşfedenler İçin İzlenmesi Gereken 5 BL (BoysLove) Dizi Önerisi

Boyslove (BL) Nedir? Yan Etkileri Nelerdir?

İngilizce Altyazılı Dizi ve Film İzleyebileceğiniz Siteler (2020)