Ne Okusam Diyenler İçin: Dorian Gray'in Portresi


Bu kitabın varlığına dair hiçbir fikrim yokken okuduğum bir alıntıyı görmemle merak edip ertesi gün direkt kitabı aldım. Normalde okuyacağım kitapları daha önce hazırladığım bir listeden seçerim. Kitabı almadan önce mutlaka içeriğiyle ilgili bir araştırma yaparım. Yani Dorian Gray'e başlamak benim için çok ani bir durumdu.

Ama keşke birazcık araştırma yapsaymışım diyorum zira şu an çok pişmanım. Neden derseniz kitabın sansürlü ve bir de ilk yayınlanmasından 120 yıl sonra ilk kez Harward Üniversitesi yayınlarınca sunulan sansürsüz hali olmak üzere iki baskısı varmış. Türkçe sansürsüz baskı ise yalnızca Everest Yayınları tarafından yayımlanmış.

Kitabı o kadar çok sevdim her satırını öyle bir benimsedim ki ; en ufak bir detayını kaçırmamak için yavaş yavaş ,sindirerek her satırını irdeleyerek okudum ama sonradan öğrendim ki benim elimdeki kitabın sansürlü baskısı. Yaşadığım şoku ve hayal kırıklığını tahmin ediyorsunuzdur herhalde. Neden bu kadar uzattım bu mevzuyu derseniz; siz de aynı hataya düşmeyin istedim. Okuyacaksanız sansürsüz ve hatta paranız varsa ciltli olanını alın, verdiğiniz her kuruşa değecek enfes bir eser.
Kitap Oscar Wilde'ın tek romanı ünvanı taşıyor.Konusuna şöyle kısaca bir göz atalım.

Basil Hallward ; gençliğin dinçliğin ve güzelliğin vücut bulmuş hali olan, girdiği her yerde görünüşüyle insanları mest eden Dorian Gray' in bir portresini yapmaktadır. Bir gün yine tablo üzerinde çalışırken arkadaşı Lord Henry onu ziyarete gelir. Ressamın üzerinde çalıştığı portrenin güzelliğinden etkilenir ve bunu dile getirir lakin ressam arkadaşının bu laflarından rahatsız olur; onun gerçek Dorian Gray ile tanışmasını istemez çünkü Dorian onun sanatının zirvesi adeta ilham perisidir. Oldukça zeki bir o kadar da çarpıcı bir düşünce yapısı olan arkadaşı Lord Henry'nin onu olumsuz yönde etkileyeceğini, muazzam kişiliğini bozacağını düşünmektedir.

Onlar bu konuda bir tartışırken Dorian ressamı ziyarete gelir ve kaçınılmaz olan karşılaşma gerçekleşir. (Lord Henry ve Dorian'ın karşılaşması hikayenin bel kemiğidir. )

Lord Henry ,Dorian ile tanıştığında onun güzelliğinden etkilenir, sahip olduğu gençlik ve güzellik onu da etkiler nitekim bunu Dorian'a da söyler ve arkasından ekler.


"Tanrılar size lütufkar davranmış Bay Gray ama bilin ki tanrılar verdiklerini kolaylıkla geri alır. Şunun şurasında dolu dolu yaşayabileceğiniz birkaç yılınız var... Zaman sizi kıskanıyor,gençliğinizin gülleriyle zambaklarıyla savaşıyor. Zamanla renginiz solacak, yanaklarınız çökecek, gözünüzün feri gidecek. Öyle acı çekeceksiniz ki..."

Dorion ile Henry arasında geçen bu ufak sohbetten sonra hep birlikte Hallward'ın yarattığı muhteşem tabloyu incelerler. Her renk her dokunuş o kadar muazzamdır ki gerek Hallward gerekse Lord Henry hayranlıklarını dile getirmeden edemez.

Dorian bu iki adamın ,kendi yansıması olan portrenin güzelliğine dair övgüleri duyduğunda korkunç bir farkındalıkla irkilir. Kendisi günden güne yaşlanıp çirkinleşirken bu karşısındaki portre ebediyen genç ve güzel kalacak , bakan herkesi güzelliğiyle sarhoş etmeye devam edecektir.
Dorian bu farkındalığın yaşattığı ızdırabı dile getirirken bir dilekte bulunur, çaresizce...

Aynı isimle kitaptan uyarlanan filmden bir kare

"Güzelliği solup gitmeyecek her şeyi kıskanıyorum, Benim kaybedeceğim şeye o neden sonsuza kadar sahip olsun? Geçen her dakika benden bir şeyler alıp götürürken ona bir şeyler katıyor. Ah , keşke tam tersi olsaydı! O resim değişseydi de ben hep aynı kalsaydım! Neden yaptın bu resmi? Günün birinde benimle alay edecek, fena alay edecek bu resim!"

İşte Dorian'ın bu dileği gerçek olur. Hem bedenindeki hem de ruhundaki tüm çirkinlik portredeki resme yansır o kadar ki Dorian onu ebediyen kimseye göstermemek için en kuytu köşelere saklar.

Hikayemizin temeli bu yukarıda bahsettiğim ve hikayenin girişinde karşılaşacağınız kısım aslında. Çok hareketli bir olay örgüsü yok, diğer romanlara nazaran biraz daha durağan bir kitap olduğunu aklınızda tutun. Karakterlerin iç dünyasına, ruh hallerine dair betimlemeler var çokça. En azından hikayenin ikinci kısmına geçene kadar böyle, ikinci kısımla birlikte oldukça çarpıcı birkaç olay meydana geliyor ancak hikayenin genel akışına uygun bir biçimde özellikle Dorian'ın ruh haline paralel gelişen durumlar aslında.

Bir de kitap boyunca Dorian ile Lord Henry arasında çarpıcı bir o kadar da derin konuşmalar geçiyor. Lord Henry, Dorian'ın sahip olduğu duvarları yıkıp kendini bulmasında önemli rol oynuyor. Gray'in kendini keşfetme ve sorgulama süreci Hery ile başlıyor zira.

O kadar muazzam bir eser ki satırların arasında kaybolmamak elde değil. Kitabı okurken mutlaka yanınızda bir defter ve kalem bulundurun, her bir cümleyi ince ince tertemiz bir kağıda geçirmek için karşı konulamaz bir istek duyacaksınız çünkü.

Benim not aldığım birkaç satırı bırakıyorum şuraya:


Beden bir kez günah işledi mi günahla ilişiğini keser çünkü eyleme geçmek bir arınma biçimidir. Geriye hiç bir şey kalmaz, alınan zevkin anısından ve pişman olma lüksünden başka. Şeytana uymamak için yapılması gereken tek şey ona boyun eğmektir. Direnirseniz ruhunuz kendi koyduğu iğrenç kurallarla iğrençleştiğinde kendi kendine haram kıldığı arzuyla hastalanır. Dünyanın en büyük olayları insan zihninde gerçekleşir derler. Dünyanın en büyük günahları da insan zihninde işlenir.

**

Tarih boyunca duyguların kutsanması çoğu zaman -çok da haklı olarak- kınanmış, yerilmiştir. İnsanoğlu kendisinden daha güçlü olan arzu ve duygulara karşı içgüdüsel bir korku beslemiş, bunların kendisinden daha az gelişmiş yaşam biçimleriyle aralarındaki ortak özellik olduğunun bilincinde olmuştur. Oysa Dorian Gray'e duyguların doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyordu; duygular güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş , aç bırakılarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın tarih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna kapılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih türlü türlü kasıtlı retler , canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendine inkarlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya çalıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkum olmasıydı.

**

Öyle günahlar vardı ki hatırası işlenmesinden daha çekiciydi, öyle zaferler vardı ki arzuları değil kibri besleyip doyurur,duyulara verebileceği keyif ve tatmin duygusundan çok daha fazlasını zihne verirdi. Fakat bu, o tür günahlardan değildi; zihinden kazınıp atılması, afyonla uyuşturulması gereken günahlardandı. Kişi onu boğmazsa o kişiyi boğardı.

**

Hayat başkalarının hatalarını yüklenemeyecek kadar kısaydı. Herkes kendi hayatını yaşıyor ve bu hayatı yaşamanın bedelini ödüyordu. Acı olansa , insanın çoğu zaman tek bir hata için çok fazla bedel ödemek zorunda kalmasıydı. Aslına bakılırsa insan tek bir hata için sürekli bedel ödeyip duruyordu. Kader, insanla olan alışverişinde alacak defterini hiçbir zaman kapatmıyordu.

**

Sen, çağımızın hep aradığı ama bulduğunda da korktuğu insan tipisin.

**

Bir kitaptan zehirlenme meselesine gelince, öyle bir şey olamaz. Sanatın eylem üzerinde etkisi yoktur. Sanat, eyleme geçme arzusunu hadım eder; sanatın son derece kısırlaştırıcı bir yanı vardır. İnsanların ahlaksız diye nitelediği kitaplar insanları kendi ahlaksızlıklarıyla yüzleştiren kitaplardır. Hepsi bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Keşfedenler İçin İzlenmesi Gereken 5 BL (BoysLove) Dizi Önerisi

Boyslove (BL) Nedir? Yan Etkileri Nelerdir?

İngilizce Altyazılı Dizi ve Film İzleyebileceğiniz Siteler (2020)